Daha İyi Bir Kütahya İçin… /1

Bu başlık bir özlemin ifadesidir. Kütahya’nın bu gününü ve yarınlarını ilgilendiren değişik konulardaki düşüncelerimi birkaç sayı süresince sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki çare üretilmesi anlamında katkı verebilir.

Kütahya dışından gelmesini beklediğimiz yatırımcıların Kütahya’ya gelmeleri için hangi faktörlerin var olması gerektiğini araştırdık. Yurt genelinde değişik illerde yatırım yapmış firmalarla görüştük. Kütahya’da yatırım yapma kararlarının alınmasındaki özendirici ve itici faktörlerinin neler olduğunu araştırdı sonuçlarını daha önce sizlerle paylaşmıştık ama burada tekrarlamak istiyorum.

Kabul etmek gerekir ki yatırımcılar ve bu yatırımı yönetenler daha önceleri alıştıkları yaşam standartlarını gittikleri illerde sürdürmek isterler. Bunun için de birinci öncelikleri olarak çocuklarının devam edebilecekleri nitelikli eğitim kurumları olmasını isterler. Aileleri veya misafirleri için vasıflı lokantalar, cafeler, müzik yapılan yerler, parklar, nitelikli oteller, spor kompleksleri, oyun alanlari, alışveriş merkezleri isterler. Güvenebilecekleri sağlık kurumları, sosyal dernekler, kulüpler isterler. Kendilerini bağrına basacak, onları anlayacak toplum isterler. Rahat yaşamak, mahalle baskısı olarak isimlendirilen yani başlarında ki insanların müdahalelerinden uzak olmak isterler. İkinci öncelik olarak ta vasıflı iş gücü, kolay ulaşım, problemsiz enerji kaynakları isterler. Teşvik bölgesi olması ise, bu önceliklerden sonra gelir.

Bu faktörlerin ekseriyetinin Kütahya’da var olduğunu iddia edebilir miyiz? Tarafsız bir anlayışla değerlendirirsek, cevabı hayır olur.

Bu değerlendirmelerimin yansımasını Eskişehir’de görmek mümkündür. Bakın Eskişehir’e, burada saydıklarımızın hepsine sahipler. Bu faktörlerin Kütahya’da varlığını görmek istemez misiniz?

Hafta sonlarinda ailece, hafta içinde arkadaş guruplarıyla Eskişehir, Bursa gibi komşu illere gitmekten kurtulmayı istemez misiniz?

Sade vatandaşın göremeyeceği bazı gerçekleri de burada anlatmak istiyorum. Eskişehir’den Ankara istikametinde giderken sağlı sollu onlarca fabrika inşaatı göreceksiniz. Yakın bir gelecekte Eskişehir’in sanayi envanteri Türkiye’nin en gelişmiş bölgelerinden birisi olacağını bizlere gösterecektir. Eskişehir’de teşvik yok, ama halen yapılmakta olan irili ufaklı belki yüzlerce fabrika inşaatı var. Neden? Çünkü teşvik öncelikli tercih faktörü değil. Yukarılarda not ettiğimiz birinci derecede öncelikli faktörler yeterli olduğu için yatırımlar yağmur gibi geliyor Eskişehir’e.

Biz kendimize bakalım. 1983 yılı verilerine göre, Türkiye genelindeki sosyoekonomik gelişme sıralamasında Kütahya 18. sırada iken 2007 verilerine göre 41. sıraya gerilemiş olmamız bazı gerçekleri görmemize yardımcı olur.

Neden teşvik kapsamına alındık? Cevabı belli. Sosyoekonomik gelişmişlik endeksimiz eksi bakiye verdiği için. Bu endekse zemin teşkil eden alt faktörlere bir göz atalım. Vergi ödemede 27.sıradayız, istihdam yaratmada 32. sıradayız, ama diğer faktörlerdeki olumsuzluklar bizim ortalamamızı 41.sıraya geriletti.

-41.sırada olmayı hak ediyor muyuz?
:Hayır.
-Kütahya hak ettiği gelişmeyi yakalayabilir mi?
:Evet.
-Peki nasıl?
:Kütahya’nın gelişmesi için değişimin şart olduğunu kabul etmemiz lazımdır.
-Nasıl değişiriz?
:Kütahya’da yaşayan insanların değişimi istemesi halinde değişiriz.
-Kolay mıdır?
:Hayır zordur, hem de çok zordur.
-Değişime başlamak için ne yapmak lazımdır?
:Önce istekli olmak, sonra da değişimin gereklerini yapmak gerekir.

Reçete bellidir, yapılması gerekenler bellidir, Kütahya’da yaşayan, Kütahya sevgisini hisseden insanlara düşen görev, değişime direnç göstermemek olmamalıdır.

Değişmek kolay değildir ama mevcut statükonun devamını istemek, hatta derinleşerek devam etmesini istemekle Kütahya’ya iyilik yapmış olmayız. Mevcut statükonun devamı halinde Kütahya’nın geleceği pek aydınlık olmaz, dahası, gerileme devam eder gibi geliyor bana.

Toplumlarda görülen yönetim modellerinden iki örnek vermek istiyorum. Birinci örnek, bizi yönetenlerin kendi düşünce ve felsefeleri doğrultusunda bizleri yönlendirdiği hatta zorladığı model, diğer örnek ise, bizi yönetenlerin, toplumun beklentileri doğrultusunda hareket ettiği model.

Birinci modeli Kütahya olarak yaşadık mı, yaşamadık mı, takdiri bu şehirde yaşayan insanlara aittir. Ama ikinci modeli yaşıyoruz. Günümüzün Kütahya’sını Ankara’da temsil eden milletvekillerimiz, Merkezde Valimiz, Belediye Başkanımız Kütahyalılardan gelecek öneri ve taleplere göre ve tabii ki yasalara uygun olarak ve iyi niyetle yönetiyorlar Kütahya’yı. Bir başka ifade ile, biz ne diyorsak onu yapıyorlar. Üzülerek görüyorum ki, önemli bir kısım hemşerimizin bizi yönetenlerden talepleri, mevcut statükonun derinleşmesi yönünde olmakta ve yöneticilerimiz de ister istemez bu taleplere uymak zorunda hissediyorlar kendilerini. İşte sıkıntı burada başlıyor ve bilinen son yaşanıyor..

Bu günün Kütahya sakini yaşamakta olduğumuz modeli kendisi belirledi ve hepimiz, başka seçeneğimiz olamayacağı için bu modelin gerektirdiği gibi yaşıyoruz.

Aynı Kütahya sakini, kendisinden sonra gelecek nesil için, ayni modelin keskinleşerek devam etmesi konusunda elinden geleni yapıyor.

Iyi düşünmeliyiz. Hem biz hem gelecek nesil bu günkü gibi mi yaşamalı(yız), yoksa değişimi gerçekleştirmiş, gelişmiş, zenginleşmiş, beğenilen, örnek alınan, çağdaş bir Kütahya mı devir etmeliyiz yetişmekte olan pırıl pırıl genç nesil’e.

Takdir Kütahyalıların.
Iyi dileklerimle…