Yılların kazandırdığı tecrübelerimi paylaşabilmek amacıyla kaleme aldığım bu satırlar, umarım okuyanlara yararlı olur.
Hayat ayna gibidir, yüreğinizde hangi duygu, beyninizde hangi fikir var ise yüzünüzde onu görür onu yaşarsınız. Bu nedenle, yüreğinizi ve beyninizi önemseyin. Bu iki faktörün, herkesin bildiği önemini burada anlatmak gerekmez. Madem yönetim felsefesini anlatacağız, öncelikle yöneteceğimiz kurum yani şirket nedir? Anlamaya çalışalım.
“Şirkete hayat veren en önemli faktör, insandır”
Şirketin, ne anlam ifade ettiğini bilmek çok önemlidir. Şirket, canlı bir varlık değil, sadece bir semboldür. Ona hayat veren ise, insan faktörüdür.
Şirketine hayat verenler, ne kadar eğitimli, bilgili, iyi niyetli, çalışkan, başarma arzusu ile dolu, analitik
düşünebilen ve lider vasıflarına sahip iseler, şirket de, o ölçüde güçlü, itibarlı ve başarılı olur. Onun
için, değerli bir marka kendiliğinden ortaya çıkmakta ve bu değerli markadan tüm paydaşları da
yararlanmaktadır.
Şirketi yönetenlerin, neden bu göreve layık görüldüklerini anlamaları çok önemlidir. Özel sektörde, hiç
bir yönetici, ahbap çavuş ilişkisi ile hatır için mevki sahibi olmaz. Layık olduğuna inanıldığı için,
bulundukları mevkilere layık görülürler.
“Başarı, disiplinli ekip çalışması ile elde edilir”
Mevki sahibi olmuş yöneticiler de, kendilerine duyulan güveni boşa çıkarmayacak şekilde sistemli çalıştıkları gibi, alt kadrolarının da sistem içinde çalışmalarını sağlarlar. Çünkü bilirler ki, başarı disiplinli ekip çalışması ile elde edilir.
“Nelere dikkat edilmeli?”
Planlamaya önem verilmeli, işin gerektirdiği planlama yapılmalı. Bu konuda yapılması gerekenleri satır başları ile söylersek;
İş süreçleri yönetimi planlaması yapılmalı, şöyle ki;
Yönetim organizasyon şeması yapılmalı,
Kurumsal yapı anlayışı ile alt kadrolardaki birim çalışanlarının ve süreç yöneticilerinin organizasyon şemasındaki görevleri, yetki ve sorumlulukları, uzmanların da fikri alınarak belirlenmeli,
Şirket bünyesinde dâhili/harici iletişim ve haberleşme merkezi oluşturulmalı, tüm gelen giden yazışmalar bu merkezden yönetilmeli,
Bütçelemeye, gereken önem verilmeli, uygulanması takip edilmeli,
Raporlamaya, gereken önem verilmeli. İdari (yönetsel) raporlama yapılmalı, teknik (üretim) raporlama takip edilmeli,
Hiyerarşi kurallarına uyum kuralları belirlenmeli,
Öneri sistemi oluşturulmalı,
Beyin fırtınası yapılmalı,
Burada belirttiğimiz satır başları, en ince ayrıntısına varıncaya kadar, yazılı kurallar haline getirilmeli. Süreçte görev yapacak ilgili sorumlulara, tebliğ edilmeli, belirlenen zaman aralığında, ilgili sorumluların kendi aralarında yapacakları süreç değerlendirme toplantılarına müteakip, tepe yöneticilerinin katılacağı toplantıda süreçler değerlendirilmeli,
“Şef ne kadar başarılı ise, orkestra da o kadar başarılı olur”
Burada yazılanların yapılmasını talimatlandırmak, uygulanmasını takip ettirmek, liderin görevidir. Unutulmamalı ki, liderleri olmayan hiç bir kurumun ve kurum paydaşlarının gelişmesi mümkün değildir.
Liderleri yoksa şirketler ya yerinde sayarlar, ya da gerilerler. Lideri anlatırken, bir örnek ile misal verelim. Mesela bir orkestrayı örnek alabiliriz;
Orkestranın değeri, şefi ile ölçülür.
Şef, o orkestranın lideridir.
Şef, hiçbir enstrüman çalmaz, parça yorumlamaz.
Her bir orkestra elemanı, sadece kendi görevi kadar katkı sağlarken, orkestra şefi, eserin tamamını bilmek, orkestra elemanlarını ve yorumcularını elindeki çubuk ile yönlendirilmekle sorumludur.
Şef, hiçbir zaman herhangi bir orkestra elemanının yaptığını yapmaz, yaparsa, zaten şef olmaz.
Unutulmamalıdır ki; şef ne kadar başarılı ise, orkestra o kadar başarılı kabul edilir.
“Lider, nasıl olmalı?”
Lideri biraz anlatmak gerekirse, “lider” demek, sadece otoriter olmak demek değildir. Otoriter yönetimin dayanağı, korku ve tehdit ortamıdır. Korku ve tehdit ortamında, kimse mutlu olmayacağı için, iş çıkmaz, adam yetişmez ve şirket gelişmez.
Lider, ekibindeki çalışanları için bir güvence ve koruyucu olduğunu hissettiren, “hata benimdir, başarı çalışanlarımızındır” diyebilendir.
Lider, öğrenen, öğrendiklerini öğreten, özverili olan, örnek alınan kişidir. Lider, yeni liderler yetişmesine ortam ve fırsat hazırlayandır.
Zanaatkârların, zanaatlarının püf noktasını öğretmemesi kötü bir örnektir, bu anlayıştaki zanaatkârlardan lider olmaz.
Herkes lider olamaz, zira genlerinde yoksa, lider olmak istemiyorsa, lider olmak istese bile, kurallarını uygulamıyorsa, asla lider olamayacağı gibi, fırsat verilmezse, fırsat yakalayamazsa veya fırsatı kullanamazsa, yine lider olamaz.
“Kurumsal yapı olmazsa, başarı da olmaz”
Sadece şirketlerin değil, aileden başlayıp, devlet yönetimine kadar bütün kurumlarım kurumsallaşması ve lideri bulunması halinde ancak başarı elde edilir.
Kurumsal yapı olmazsa, başarı olmaz.
Kurumsallaşmanın çatısında lider vardır,
Lider olmak isteyenler, kurumsal yapıya sıkı sıkıya bağlı olmalıdır,
Kurumsallaşmanın temelinde birey değil, ekip vardır,
Ekibiniz ne kadar güçlü ise, başarınız o oranda artar,
Kendinize güveniyorsanız, adam yetiştirip, yararlanırsınız,
Kendinize güvenmiyorsanız, alt kadrolarınızdan korkarsınız, adam yetiştirmezsiniz,
Deniz kaptanlarından örnek vermek gerekirse, 3 kategoride kaptan vardır:
1- Kıyı kaptanı, yani kıyılarda dolaşan teknelerin kaptanı,
2- Açık deniz kaptanı, yani Marmara’da, Karadeniz’de ve Ege’de dolaşan kaptan,
3- Uzun yol kaptanı, yani okyanus geçen kaptan.
Kıyı kaptanına, kendisini geliştirme fırsatı vermezseniz, olduğu yerde kalır, açık deniz kaptanı olamaz.Aynı şekilde, açık deniz kaptanına fırsat vermezseniz, uzun yol (yani okyanus geçen) kaptanı olamaz.
“Kurumsallaşmanın önemi”
Kurumsallaşmanın temelinde, profesyoneller vardır. Profesyonellerin önemini reddedenler, kurumsal
yapıyı reddetmiş olurlar.
Kurumsal yapının temeli olarak;
Ekip çalışması,
Karar vermek değil, ortak karar alınması,
Katılımcı ve paylaşımcı ruha sahip olunması,
Çalışanların, kurumu ve yöneticileri benimsemesi,
Çalışanların mutluluğu,
En önemli faktörler olarak algılanmalıdır.
“Kurumsal yapının temelini oluşturan profesyonel kimdir? ”
İş dünyasında en çok konuşulan konuların içinde “profesyonel yönetici” tanımlaması, önemli bir yer işgal eder. Peki, kimdir profesyonel?
“Profesyonel kimdir?”
Şirketini seven,
Çalışanlarına değer veren,
Kendine güvenen,
Muhataplarına güven veren,
Kendini iyi yetiştirmiş,
İş bilen, problem çözen,
Mütevazi, makamını hazmedebilen,
Hedefleri olan, gerçekleştirebileceği hayalleri olan,
Bilgilerini daima güncelleyen, bilgilerini paylaşan,
İş ahlakı olan,
Saygı duyan, saygı duyulan,
Hesap yapmayı bilen,
Sosyal aile yapısı ile örnek alınan kişiler,
İyi profesyoneldir, aynı zamanda liderdir.
“Profesyonelleri liderler yetiştirir”
Profesyonel kim değildir?
İşin cambazı,
Dün karar verip, bugün şirketini bırakan,
Fırsatını buldukça, “şapkamı alır giderim” diyen,
Ve saydığım profesyonelin özelliklerini taşımayanlar, profesyonel değildir, lider hiç değildir.
Bu kişiler, lider görmeden çalışmış, kendisini bir şey zanneden, başarı grafikleri zikzak çizen kişilerdir. Kendi işlerini beceremeyen bazı profesyoneller, başarısızlıklarını kendilerinde aramak yerine, “mazeret senaryoları” yazarlar. Bu kategorideki profesyoneller, yazdıkları senaryolarla, aslında, hem şirketlerine, hem de kendilerine zarar verdiklerini bile bilmezler.
“Çok çalışanlar, işini sevenler, azimli olanlar, iş hayatında yükselenlerdir”
İş hayatında yükselenlere bakarsak; çok çalıştıklarını, işlerini sevdiklerini, başarmaya ve yükselmeye azimli olduklarını görürüz.